28 Ocak 2009 Çarşamba

Sporcu Dediğin #4




Madem tenise girdik, seriye de devam edelim. Elena Dementieva

Jelena Dokić


Bu seneki Avustralya Açık'ın en büyük hikayesi belki de Jelena Dokić. Enteresan bir kariyer hikayesi vardır. Çok genç yaşta şöhreti yakalaması, hangi ülke için oynayacağı sorunsalıyla hep yakın ilişkidedir. Ve babası ve antrenörü Damir Dokić oldukça fazla müdahale eder kızının hayatına. Tribündeki varlığıyla bile baskı faktörü olur. Dolayısıyla 2002 yılında dünya sıralamasında 4 numaraya kadar yükselmiş olan Jelena, çöküş sürecine girer. Babasıyla yollarını ayırır ve antrenör değiştirir. Daha sonra radikal bir kararla Sırbistan'a ailesinin yanına döner ve bir süre eline raket almaz.

Buraya kadar hikaye benzer çizgide ilerliyor çoğu sorunlu genç şöhretin hikayesiyle. Ama değişiklik burada başlıyor. Jelena Dokić geçtiğimiz sene bütün ailevi sorunlarını halledip (ki babasını kamptan içeri sokturmayacak kadar ileri gidecekti) kortlara döndü. Dokić Avusrtalya Açık'ta çeyrek finale kadar gelerek halen üst düzey tenis oynayabildiğini gösterdi. Ve "Comeback Queen" lakabını hakettiğini gösterdi. Yarı finale çıkamadı belki ama önümüzdeki 2-3 senede kişisel sorunlarından arınmış fit bir Jelena Dokić'i izlemek her tenis severin arzusu.

Avustralya'nın Havası



Sabah 10:30'da 37 santigrat derece. Cehennem gibi sıcak kanguru diyarı. Dementieva - Suarez maçını izliyorum Eurosport'ta. Oyuncular sıcakla uğraştıklarından tenis çok keyifsiz. Ama inatla Rod Laver Arena'nın üstü kapatılmıyor. Kaptılsa ortada sorun kalmayacak. Günlerdir sıcak hava, servis atarken surata vuran güneş vb. yüzünden kaliteli tenis pek çıkmıyor bu maçlardan. Oyuncular durumdan şikayetçi ama çözüm yok.

Organizatör arkadaşlar Avustralyalı tenisçileri akşam seansına koyarak bu sorunu hallettiğini zannediyor sanırım. Aman ülkenin sporcusu bunalmasın da. Diğerleri havale geçirse de olur mantığı mevcut ağbilerde.

Kapattırın şu arenanın üstünü. Turnuvanın adının sonundaki açık, açık hava anlamına gelmiyor, bunu da iyice kavrayın.

Whistler




Bildiğiniz gibi önümüzdeki sene kış olimpiyatları Vancouver'ın Whistler kasabasında yapılacak. Bu hafta sonu kayakla atlama müsabakası vardı. Yarış iyi güzel, tesis de yapmışlar hepsi tamam ama, ne seyirci var ne de adam gibi kar. Evet, kar yok. Pist üzerindeki yapay kardan zoom out yapınca her tarafın yemyeşil olduğu görünüyor. Kar raporlarında da pistlerde ve çevresinde ortalama 85 cm yapay kar bulunduğu yazıyor.

Şimdi ocak sonuna gelinmişken hala doğru düzgün kar olmayan bir mekanda kış olimpiyatları yapılır mı? Bu kritik soruyu sormak lazım. Şahsen kar durumu bu haldeyken ben piste çıkmam. En az bir metre olacak ve doğal olacak ki keyif alasın. Kaldı ki seyirciler hariç kimse oraya keyif yapmaya gitmiyor. Yarışlar yapay kar üzerinde, yemyeşil ortam. Oldu olacak çim kayağı yapılsın ve olimpiyatlar yaza alınsın. En azından seyirci üşümez.

14 Ocak 2009 Çarşamba

12 Ocak 2009 Pazartesi

Sporcu Dediğin #3




Böyle olur...

Jelena Jankovic

10 Ocak 2009 Cumartesi

Miami Heat





Büyük halleri için resimlere tık...

Advertising School: Miami Ad School, Miami, USA
Creative Director: Manuel Huici (instructor)
Art Director / Photographer: Roberto Salas
Copywriter: Sachi Brown
Published: December 2008

Ski Flying: Tauplitz/Bad Mitterndorf HS200 #2


Ne finaldi ama... Söylenecek pek bir şey yok. Gregor Schlierenzauer 215.5 e uçtu. Daha ne söylenebilir ki?

Sıralamada Amman liderliği sürdürüyor. Gregor sıkı takipte.

Ski Flying: Tauplitz/Bad Mitterndorf HS200 #1



Arkadan gelen rüzgar yarı final'in başlangıcında sıkıntı yarattı. Hatta en iyi 10'a kadar seyretmesek de olurdu. Ama son 10 atlayıcının performansının tadı damağımda kaldı. Tam Avusturyalılar şova başlamıştı, ilk üç parsellenmişti. Hatta Gregor Schlierenzauer 199.5 metreye gittiğinde bitti bu iş havalarına girmişlerdi. Ancaaak, son adam Simon Amman'ı unuttular, o da kendini hatırlattı. Ne atlayıştı o öyle. 207.5 metreye uçtu. Harry Potter, 4 Tepe'den sonra geri döndü.

Adelboden Dev Slalom'un Ardından


İlk ayağı seyredemedim ama ikinci ayaklar daha keyifli oluyor genelde. Sorun değil yani. Adelboden bizzat gidip kaydığım bir mekan. Bern'in biraz aşağısında şirin bir kasaba. Muhteşem pistler var. Yarış her sene kasabanın batısındaki Chuenisbargli tepesinde yapılıyor. O piste de çıkmıştım ama dünya kupası pistinden inmek yememişti tabii...

Neyse, Yarış muhteşemdi diyebilirim. Alt sıralardan gelen iki kayakçı, sıralamaların altını üstüne getirdi. Önce 53 göğüs numarasıyla, İsviçreli Sandro Viletta. Muhteşem bir iniş yaptı ve uzun süre liderliği bırakmadı. Norveçli Kjetil Jansrud 24 numarayla ilk ayakta 14. olmuştu. Öyle bir indi ki kimse onu podyumdan atamadı. İki muhteşem kayakçı Massimilano Blardone ve Benjamin Raich olmasa liderliği kesin gibiydi. Ama önce Blardone liderliği aldı, sonra Raich.

İkisinin tepede olması gayet normal ama dünya kupasının tepesindeki bütün adamlar sapır sapır döküldü. 3. ve 4. sıralar genç ve tecrübesiz isimlere gitti. Gerçekten büyük iş yaptılar. Ayakta alkışlamak lazım o ikisini.